Antik Roma’daki Yaşam Hakkında 10 Mide Bulandırıcı Gerçek



Antik Roma’daki Yaşam Hakkında 10 Mide Bulandırıcı Gerçek
Antik Roma deyince hayalimizde efsaneler ve mitler canlanır. Burası Ben-Hur ve Gladyatör gibi destanların ana vatanıdır. Efsanelerde, altından yapılmış zırh giyen erkekler, savaş arabası sürer ve imparatorlar sandalyelerinde arkalarına yaslanıp otururken üzümlerle beslenir.
Antik Roma deyince hayalimizde efsaneler ve mitler canlanır. Burası Ben-Hur ve Gladyatör gibi destanların ana vatanıdır. Efsanelerde, altından yapılmı
Antik Roma deyince hayalimizde efsaneler ve mitler canlanır. Burası Ben-Hur ve Gladyatör gibi destanların ana vatanıdır. Efsanelerde, altından yapılmış zırh giyen erkekler, savaş arabası sürer ve imparatorlar sandalyelerinde arkalarına yaslanıp otururken üzümlerle beslenir.
Ancak Roma’daki gerçek hayat bu kadar ihtişamlı değildi. Modern sağlık hizmetlerinin ve tıbbın olmadığı zamanlarda normal bir günün sonunda hayatta kalmak oldukça zor bir görevdi ve tahmin edebileceğinizden çok daha mide bulandırıcıydı.
10- İnsanlar Ağızlarını İdrarla Çalkalardı

Antik Roma’da çiş o kadar önemli bir sektördü ki hükümet idrar satışlarını düzenlemek için özel bir vergi koymuştu. Hatta sadece idrar toplayarak geçimini sağlayan insanlar vardı. Bazıları umumi idrar kaplarında toplardı. Diğerleri ise büyük bir varille kapıdan kapıya dolaşarak insanlardan onu doldurmalarını isterlerdi.
Onunla ne yaptıklarını ise tahmin bile edemezsiniz. Örneğin, kıyafetlerini çişle yıkarlardı. İşçiler bir küveti kıyafet ve çişle doldurur ve içlerinden şanssız biri küvete girerek kıyafetleri ayaklarıyla ezerek yıkardı.
Dişlerini nasıl temizlediklerini göz önüne aldığınızda bu hiçbir şeydir. Bazı bölgelerde, insanları idrarı gargara olarak kullanırdı. Bunun dişlerinin bembeyaz yaptığını iddia ederlerdi. Hatta günümüze kadar ulaşan bir şiirde, bir şairin temiz dişli düşmanıyla alay ettiği, görülür: “Dişlerinin tertemiz olduğu gerçeği sadece idrarla dolu olduğunu gösterir.”
9- Kakanızı Yaptıktan Sonra Süngerinizi Paylaşırdınız

Roma’nın su tesisatı alanındaki gelişmeleri takdire şayandı. Şehirlerinde umumi tuvaletler ve tam teşekküllü kanalizasyon sistemleri vardı. Bu, diğer toplumların yüzyıllar boyunca sahip olamadığı bir şeydi. Gelişmiş teknolojinin kaybı gibi düşünülebilir ama kimsenin Roma’daki tesisatı kullanmadığının çok mantıklı bir sebebi vardı.
Umumi tuvaletler mide bulandırıcıydı. Arkeologlar, bu tuvaletlerin neredeyse hiç temizlenmediğini düşünüyor çünkü tuvaletlerin parazitlerle dolu olduğu görüldü. Hatta lavaboya giderken Romalılar, bitleri temizlemek için özel olarak tasarlanmış özel taraklar taşırdı.
En kötü kısım ise işinizi bitirdiğiniz zamandı. Her umumi tuvalet, düzinelerce farklı insanla paylaşılırdı ve kendinizi temizlemek için kullandığınız sopanın ucunda bir sünger vardı. Sünger asla temizlenmezdi ve orada bulunan herkesle paylaşırdınız.
8- Tuvaletler Düzenli Olarak Patlardı
Roma’da tuvalete girdiğinizde ölme ihtimaliniz oldukça yüksekti.
İlk sorun kanalizasyon sisteminde yaşayan canlıların insanlar işlerini hallederken tırmanıp onları ısırmasıydı. Bundan daha da kötüsü metan birikmesiydi. Bu öyle bir hal alırdı ki sizin altınızda tutuşur ve patlardı.
Tuvaletler o kadar tehlikeliydi ki insanlar hayatta kalmak için sihre başvururdu. Lavaboların duvarlarında tehlikeli yaratıkları uzak tutmaya yarayan büyüler yazılıydı. Hatta bazıları önceden hazırlanarak şans tanrıçası olan Fortuna’nın heykeliyle gelirdi ve içeri girmeden önce ona dua ederlerdi.
7- Gladyatör Kanı İlaç Olarak Kullanılırdı
Roma’da tıp bilimi de ilginçliklerden nasibini almıştı.
Bazı Romalı yazarlar yazdıklarından insanların ölü gladyatörlerin kanını topladığını ve onu ilaç olarak sattığını anlıyoruz. Romalılar gladyatör kanının epilepsi hastalığını geçirme gücüne sahip olduğuna inanır ve onu ilaç niyetine içerlerdi. Tabii bu, medeni bir yaklaşımdı. Diğerleri gladyatörlerin karaciğerini alır ve onu çiğ olarak yerdi.
Bu durum o kadar yaygındı ki Roma’da gladyatör dövüşleri yasaklandığında insanlar kafası kesilmiş mahkûmların kanını içerek tedavilerini devam ettirirdi. Garip bir biçimde bazı Romalı doktorlar bu tedavinin gerçekten işe yaradığını yazmıştı. İnsan kanı içenlerin epilepsi krizlerinin geçtiğini gördüklerini bile iddia ettiler.
6- Kadınlar, Gladyatörlerin Ölü Hücrelerini Kendi Yüzlerine Sürerdi
Kaybeden gladyatörler epilepsinin tedavisi olurken kazananlar afrodizyak olarak kullanılırdı. O zamanlar Roma’da sabun kolay bulunmayan bir şeydi bu yüzden sporcular vücutlarını yağa bulayarak ve strigil adı verilen bir aletle ölü hücrelerini kazıyarak kendilerini temizlerdi.


Gladyatör değilseniz ölü hücrelerinizin pek bir değeri yoktu. Terleri ve derilerinden kazınanlar bir şişeye konur ve kadınlara afrodizyak diye satılırdı. Bu çoğunlukla yüz kremi olarak kullanılırdı. Kadınlar, kremi bütün yüzlerine sürer ve gladyatörlerin ölü deri hücrelerinin onları erkeklere karşı konulmaz yapacağına inanırlardı.
5- Pompeii Müstehcen Sanatla Doluydu
Pompeii’yi yeryüzünden silen volkanik patlama bu şehrin arkeologlar için muhteşem bir şekilde korunmasını sağladı. Arkeologlar ilk incelemelerinde o kadar çok müstehcen şeyle karşılaştılar ki onları halktan sakladılar.
Pompeii, baştan aşağı müstehcen sanat eserleriyle doluydu bu yüzden kimse görmeden önce yüz yıllarca gizli bir odaya kilitlediler. Bütün şehir görüp görebileceğiniz en çılgın erotik sanat eserleriyle doluydu. Örneğin; cinsel olarak bir keçiyi istismar eden Pan heykeli.
Üstüne üstlük şehir hayat kadınlarıyla doluydu. Bugün Pompeii şehrinde gezindiğinizde Romalıların her günü doyasıya yaşadıklarını gösteren şeylerle karşılaşabilirsiniz: Yolun üzerine kazınmış ve en yakın geneleve yolu gösteren p*nis.
4- Tehlikeli Yerlerde İyi Şans Getirsin Diye P*nis Çizimleri Bulunurdu
P*nisler Roma’da oldukça yaygındı. Romalılar, bizim gibi erkeklere karşı çekingen değildi. Aksine insanlar onları gururla sergilerdi. Bazen, onları boyunlarında taşıdıkları bile olurdu.
Bakırdan yapılmış p*nis kolyeleriyle etrafta gezinmek Romalı erkeklerin yaygın bir moda seçimiydi. Bu, iyi görünmekten çok daha fazlasıydı. Roma döneminden kalan belgelere göre bu kolyeler, onları giyen insanlara tehlikenin gelmesini engellerdi.

Tabii sadece bununla kalmadılar. İyi şans getiren p*nisler aynı zamanda gezginleri güvende tutmak için tehlikeli alanlara çizilirdi. Keskin virajlarda ve her an çökecekmiş gibi duran köprülerde de geçenlere iyi şansa getirsin diye p*nis çizimleri vardı.
3- Romalılar Tarihteki İlk Popo Gösterme Gösterisini Gerçekleştirmiştir
Roma, tarihteki ilk popoyu gösterme gösterisine ev sahipliği yapmıştır. Yahudi bir papaz olan Flavius Josephus, Kudüs’teki bir ayaklanmayı anlatırken popo göstermenin ilk tasvirini yapmıştır.
Hamursuz Bayramı (Yahudi Bayramı) sırasında Romalı askerler, insanların ayaklanma ihtimaline karşılık Kudüs’ün dışına konumlandırılmıştı. Amaçları barışı sürdürmekti ama bir asker bundan daha fazlasını yaptı. Josephus’un kendi sözleriyle anlatacak olursak asker “kıyafetlerinin arkasını kaldırdı, yüzünü başka tarafa çevirdi,utanmaz bir şekilde yere çömeldi ve insanların tanrılarına adakta bulunduğu yerdeberbat kokan bir koku saldı.”
Yahudiler inanılmaz kızmıştı. İlk olarak askerin cezalandırılmasını istediler ve sonra Romalı askerler taş fırlatmaya başladılar. Kısa süre içinde Kudüs’te büyük bir ayaklanma başladı ve binlerce yıl yaşayacak olan bir gelenek doğmuş oldu.
2- Romalılar Yemeye Devam Edebilmek İçin Kusarlardı
Romalılar aşırılığı yeni seviyelere taşımıştır. Seneca’ya göre ziyafette Romalılar kaldıramayacakları noktaya gelenek kadar yerlerdi ve daha sonra yemeye devam edebilmek için kusarlardı.
Bazı insanlar, yakınlarında tuttukları kâselere kusarlardı ama diğerleri bu kadar resmiyetle uğraşmazdı. Bazı evlerde insan yere kusar ve sonra yemeye devam ederdi.
Asıl üzülmeniz gereken bu insanlar değil yaptıkları şeyler korkunç olan kölelerdi. Gelin Seneca’ya kulak verelim: “Bir ziyafette arkamıza yaslandığımızda bir köle, tükürükleri temizlerken masanın altındaki bir diğeri ise sarhoşların kusmuklarını toplardı.”
1- Arabacılar Keçi Gübresinden Yapılma Enerji İçeceği İçerdi
Romalıların yara bantları yoktu bu yüzden de yaralarını sarmanın başka bir yolunu buldular. Yaşlı Plinus’ a göre Roma’da insanlar, yaralarını gübreyle sarardı. Plinius, en iyi keçi gübresinin bahar ayında toplandığını ve kurumuş ama taze gübrenin ise “acil bir durumda” işe yaradığını yazmıştır.
Bu belki de çekici gelebilir ama Romalıların keçi gübresini kullandıkları en kötü yol bu değildi. Arabacılar onu enerji içeceği olarak tüketirdi. Keçi gübresini ya sirkede kaynatırlardı ya da toz haline getirip içeceklerine karıştırırlardı. Yorgun olduklarında enerji versin diye bu karışımı içerlerdi.
Bu, fakir birinin kullandığı bir yöntem değildi. Plinius’a göre İmparator Nero’nun kendisinden başka keçi gübresini içmekten bu kadar hoşlanan biri yoktu.
Çeviri ve Düzenleme: Sinem Ayan
Nereye dergisi

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

buttons=(Accept !) days=(20)

Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !